Cumhuriyetin ilk yıllarında önemli sanatçılardan Zeynel
Abidin tarafından bulunan cümbüş bir saz çeşididir. Sanatçı bulduğu bu yeni
çalgıyı 1930 yılında ilk olarak Cumhurbaşkanı’na tanıtmıştır.
Ses oldukça gür olan çalgı herkes tarafından beğenilmiş ve
eğlence anlamına gelen cümbüş ismi Atatürk tarafından verilmiştir. Cümbüş bir
başka telli çalgı olan ud ile benzerlik göstermektedir.
Bunun yanı sıra Amerikan banjosu ile de benzerlik gösterdiği
söylenen cümbüşün sesi bir hayli gür çıkmaktadır. Özel olarak icat edilen
cümbüş ilk yıllarda elektronik aletler ve mikrofon olmadığından bu özelliği
dikkat çekmiştir.
Bunun peşi sıra, toptan Türk çalgısı olması da o yıllarda
yerli mallara ve üretime olan eğilimden dolayı son derece dikkat çekici
olmuştur. Bu özelliği sebebi ile telleri değiştirilerek gitar, mandolin gibi
türlü telli enstrümanlar elde edilmektedir.
Çağımızda ise oldukça değişik çeşitlerde cümbüşler
üretilmektedir. Normal standart cümbüş, çelikten ortaya çıkar ve 12 adet tele
sahiptir. Bu teller 2’şer 2’şer olmak üzere toplam 6 tanedir. Genel olarak
perdesizdir.
Gövdesi yuvarlak şekilde olan cümbüşün isteğe göre gövdesi
metal ya da ahşap olabilir. Metal kasa tercih edildiğinde daha gür ve akustik
bir ses çıkmaktadır. 10 değişik tür cümbüş bulunur. Bunlardan bazıları ise
cümbüş, tambur cümbüş ve mandolin cümbüş olarak sıralanabilir.
Yay ile çalınan cümbüşe yaylı cümbüş denmektedir. Yaylı
cümbüş, çalınma hali itibari ile çelloyu andırmaktadır. Hava değişimlerinden
hızlı etkilenen cümbüşün akort bozulması sıklıkla ortaya çıkmaktadır.
Ud ile taşıdığı benzerlikten dolayı, ud yerine orkestra
içerisinde sıklıkla çalınmaktadır. Türkiye’de en çok tercih edildiği yöreler
ise Şanlıurfa, Elazığ ve Kerkük olarak sıralanabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder